Yapılarda ısı yalıtımının kurallara uygun şekilde uygulanması ile gerek bireyler
gerekse de ülkeler açısından bir çok yarar söz konusudur. Bunların en önemlisi ısı
yalıtımının enerji tasarrufuna olan katkısıdır.
gerekse de ülkeler açısından bir çok yarar söz konusudur. Bunların en önemlisi ısı
yalıtımının enerji tasarrufuna olan katkısıdır.
Isı yalıtımı enerji tüketimini azaltır
Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip Ortadoğu'nun sürekli olarak dünyanın
gündeminde kalması, Türkiye'nin hemen yanı başındaki Irak'ta yaşananlar, petrolün
ya da bir başka deyişle enerjinin, kanlı savaşlara neden olacak kadar stratejik bir
önem taşıdığını herkese gösterdi.
Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip Ortadoğu'nun sürekli olarak dünyanın
gündeminde kalması, Türkiye'nin hemen yanı başındaki Irak'ta yaşananlar, petrolün
ya da bir başka deyişle enerjinin, kanlı savaşlara neden olacak kadar stratejik bir
önem taşıdığını herkese gösterdi.
Günümüzde, enerji ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasının en önemli ölçütü
durumunda. Buna karşın enerji kaynakları sınırsız değil. Sürekli artma eğiliminde
olan nüfusun ve ülkelerin gelişme arzusunun, gelecekte keskin bir enerji açığını
ortaya çıkaracağı neredeyse kesin. Bu da enerjiye olan ilgiyi artırıyor. Bugün bütün
dünya ülkelerinde, hükümetler, güvenilir, ucuz ve temiz enerji temin edilmesini
sağlayacak politikalar geliştirme konusunda yoğunlaşıyorlar.
Dünya'da tüketilen enerjinin elde edildiği kaynakları, genel olarak iki başlık altında
toplanmaktadır. Bunlardan ilki, kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtlarını ve
nükleer enerji kaynağı uranyumu içerir. Bu gruptaki enerji kaynakları sınırlıdır ve
"yenilenemeyen enerji kaynakları" olarak adlandırılır. Diğer grup ise, güneş, rüzgar,
su ve jeotermal enerji kaynaklarını içerir ve "yenilenebilir enerji kaynakları" olarak
adlandırılır.
durumunda. Buna karşın enerji kaynakları sınırsız değil. Sürekli artma eğiliminde
olan nüfusun ve ülkelerin gelişme arzusunun, gelecekte keskin bir enerji açığını
ortaya çıkaracağı neredeyse kesin. Bu da enerjiye olan ilgiyi artırıyor. Bugün bütün
dünya ülkelerinde, hükümetler, güvenilir, ucuz ve temiz enerji temin edilmesini
sağlayacak politikalar geliştirme konusunda yoğunlaşıyorlar.
Dünya'da tüketilen enerjinin elde edildiği kaynakları, genel olarak iki başlık altında
toplanmaktadır. Bunlardan ilki, kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtlarını ve
nükleer enerji kaynağı uranyumu içerir. Bu gruptaki enerji kaynakları sınırlıdır ve
"yenilenemeyen enerji kaynakları" olarak adlandırılır. Diğer grup ise, güneş, rüzgar,
su ve jeotermal enerji kaynaklarını içerir ve "yenilenebilir enerji kaynakları" olarak
adlandırılır.
Dünyada kullanılan enerjinin çok büyük kısmı yenilenemeyen enerji kaynaklarından
elde edilmektedir. 1996 yılı verilerine göre, dünya enerji üretiminde, yenilenemeyen
enerjilerden nükleer enerjinin payı yüzde 17, fosil yakıtların payı ise yüzde 63 olarak
belirlenmiştir. Buna karşın yenilebilir enerji kaynaklarından ise, yalnızca hidrolik
enerjinin payı ciddi orandadır. Hidrolik enerjinin, dünyanın enerji üretimindeki payı
yüzde 19 civarındadır. Diğer yenilenebilir enerjilerin payı ise yüzde 1'dir.
Dünyanın enerji ihtiyacının temelini oluşturan fosil yakıtlar giderek tükenmektedir. Bilinen rezervlergöz önüne alındığında, dünyada en fazla rezerv taşkömüründe bulunmaktadır.
Taşkömürünü sırasıyla linyit, petrol ve doğal gaz rezervleri izlemektedir.
Yapılan hesaplamalar, bu rezervlerin yakın bir gelecekte tükeneceğini
göstermektedir. Birleşmiş Milletler tarafından 1996 yılında yayınlanan Enerji
Raporu’nda, petrol rezervlerinin 42 yıl, doğalgaz rezervlerinin 62 yıl rezerv ömrü
kaldığı tahmin edilmektedir. Kömür rezervlerinin ömrü ise 220 yıl olarak verilmiştir.
Aynı raporda, nükleer enerji üretiminde yakıt olarak kullanılan uranyum için verilen
rezerv ömrü ise 83 yıldır.
elde edilmektedir. 1996 yılı verilerine göre, dünya enerji üretiminde, yenilenemeyen
enerjilerden nükleer enerjinin payı yüzde 17, fosil yakıtların payı ise yüzde 63 olarak
belirlenmiştir. Buna karşın yenilebilir enerji kaynaklarından ise, yalnızca hidrolik
enerjinin payı ciddi orandadır. Hidrolik enerjinin, dünyanın enerji üretimindeki payı
yüzde 19 civarındadır. Diğer yenilenebilir enerjilerin payı ise yüzde 1'dir.
Dünyanın enerji ihtiyacının temelini oluşturan fosil yakıtlar giderek tükenmektedir. Bilinen rezervlergöz önüne alındığında, dünyada en fazla rezerv taşkömüründe bulunmaktadır.
Taşkömürünü sırasıyla linyit, petrol ve doğal gaz rezervleri izlemektedir.
Yapılan hesaplamalar, bu rezervlerin yakın bir gelecekte tükeneceğini
göstermektedir. Birleşmiş Milletler tarafından 1996 yılında yayınlanan Enerji
Raporu’nda, petrol rezervlerinin 42 yıl, doğalgaz rezervlerinin 62 yıl rezerv ömrü
kaldığı tahmin edilmektedir. Kömür rezervlerinin ömrü ise 220 yıl olarak verilmiştir.
Aynı raporda, nükleer enerji üretiminde yakıt olarak kullanılan uranyum için verilen
rezerv ömrü ise 83 yıldır.
Birçok uzman bu tahminlere katılmaktadır. Yeni rezervlerin bulunacağına ilişkin
ümit taşıyan en iyimser uzmanlar bile, yeni enerji kaynaklarının hızla
geliştirilememesi durumunda, bu yüzyılın sonunda enerji açısından insanlığı
karanlığın beklediğini vurgulamaktadırlar.
ümit taşıyan en iyimser uzmanlar bile, yeni enerji kaynaklarının hızla
geliştirilememesi durumunda, bu yüzyılın sonunda enerji açısından insanlığı
karanlığın beklediğini vurgulamaktadırlar.
Gerçekten de, artan nüfus, sanayileşme ve yeni teknolojilerin giderek artan oranda
enerji talebinin ortaya çıkardığı enerji sıkıntısı, tüm dünyada enerji ile ilgili yeni
arayışları gündeme getirmiştir. Bir yandan güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji
kaynaklarından daha fazla yararlanmanın yolları aranırken, diğer yandan da enerjinin
etkin kullanımını sağlayarak, enerji tüketimini azaltacak yöntemler üzerinde
çalışmalar hızlandırılmıştır. Isı yalıtımı işte bu noktada öne çıkmaktadır.
İnsanların yaşam kalitesinden ve konforundan ödün vermeden, enerji tasarrufu
sağlamak için alınabilecek üç önlem vardır. Bunlar, yüksek verimli cihazların
kullanılması, otomasyon sistemleri ve yalıtımdır. Bu üç önlem arasında ilk sırayı ise
ısı yalıtımı almaktadır.
enerji talebinin ortaya çıkardığı enerji sıkıntısı, tüm dünyada enerji ile ilgili yeni
arayışları gündeme getirmiştir. Bir yandan güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji
kaynaklarından daha fazla yararlanmanın yolları aranırken, diğer yandan da enerjinin
etkin kullanımını sağlayarak, enerji tüketimini azaltacak yöntemler üzerinde
çalışmalar hızlandırılmıştır. Isı yalıtımı işte bu noktada öne çıkmaktadır.
İnsanların yaşam kalitesinden ve konforundan ödün vermeden, enerji tasarrufu
sağlamak için alınabilecek üç önlem vardır. Bunlar, yüksek verimli cihazların
kullanılması, otomasyon sistemleri ve yalıtımdır. Bu üç önlem arasında ilk sırayı ise
ısı yalıtımı almaktadır.
Dünyada kullanılan enerjinin yaklaşık yüzde 40'ı binaların yapım ve kullanım
süreçlerinde tüketilmektedir. Bu rakamın yüzde 85'i ise ısıtmada kullanılmaktadır.
Etkin bir ısı yalıtımının yapılmadığı binalarda, enerji tüketimi çok fazladır. Dünyada
yapılan araştırmalar, özellikle 1980 yılının öncesinde yapılan binaların çok fazla
enerji tüketimine yol açtığını göstermiştir. Buradan hareketle, binalarda doğru
malzemeler ve doğru tasarımla yapılacak ısı yalıtımının, oldukça büyük miktarda
enerjinin tasarruf edilmesine olanak vereceğini söyleyebiliriz. Yapılan araştırmalar,
etkin bir ısı yalıtımı ile en fazla enerji tasarrufunun sağlanması durumunda, yapılarda
yüzde 50 ile yüzde 70 arasında enerji tasarruf edileceğini göstermiştir.
Yalıtım ile sağlanan enerji tasarrufu, bir yandan ev ekonomilerinde rahatlama
yaratırken; enerji ihtiyacını yurt dışından karşılayan ülkelerden önemli miktarda
döviz çıkışını da engelleyecektir. Bu durum, aynı zamanda, ülkelerin, başta da
belirttiğimiz gibi stratejik bir ürün olan enerji kaynaklarına bağımlılığını azaltacak ve
ülkelere stratejik avantajlar getirecektir.
süreçlerinde tüketilmektedir. Bu rakamın yüzde 85'i ise ısıtmada kullanılmaktadır.
Etkin bir ısı yalıtımının yapılmadığı binalarda, enerji tüketimi çok fazladır. Dünyada
yapılan araştırmalar, özellikle 1980 yılının öncesinde yapılan binaların çok fazla
enerji tüketimine yol açtığını göstermiştir. Buradan hareketle, binalarda doğru
malzemeler ve doğru tasarımla yapılacak ısı yalıtımının, oldukça büyük miktarda
enerjinin tasarruf edilmesine olanak vereceğini söyleyebiliriz. Yapılan araştırmalar,
etkin bir ısı yalıtımı ile en fazla enerji tasarrufunun sağlanması durumunda, yapılarda
yüzde 50 ile yüzde 70 arasında enerji tasarruf edileceğini göstermiştir.
Yalıtım ile sağlanan enerji tasarrufu, bir yandan ev ekonomilerinde rahatlama
yaratırken; enerji ihtiyacını yurt dışından karşılayan ülkelerden önemli miktarda
döviz çıkışını da engelleyecektir. Bu durum, aynı zamanda, ülkelerin, başta da
belirttiğimiz gibi stratejik bir ürün olan enerji kaynaklarına bağımlılığını azaltacak ve
ülkelere stratejik avantajlar getirecektir.
Isı yalıtımı tasarruf sağlar
Isı enerjisinin katı cisimlerdeki iletimine kondüksiyon, gaz ve sıvı haldeki
akışkanlardaki iletimine konveksiyon, gazlarda ve boşlukta elektromanyetik dalgalar
halinde iletimine radyasyon denir. Isı iletimi katı cisimlerden metallerde, ısıl titreşim
ve serbest elektronların dalga hareketi ile, serbest elektron içermeyen iyon ve
kovalent bağlı polimer ve seramik bünyeli cisimlerde, malzemelerde sadece
ortamların ısıl titreşimi ile gerçekleşir. Gaz ve sıvı haldeki akışkanlardaki ısı iletimi
ise, atomların ve moleküllerin kütle halindeki hareketi ile olur. Radyasyonla ısı
iletiminde, elektromanyetik dalgalar cismin yüzeyine çarpınca enerjilerinin bir
kısmını verirler ve cismin yüzeyini ısıtırlar. Elektromanyetik dalgalar boşlukta da
yayıldığından iletici ortama gerek yoktur, güneş enerjisi yeryüzüne bu şekilde
ulaşır.
Isı enerjisinin katı cisimlerdeki iletimine kondüksiyon, gaz ve sıvı haldeki
akışkanlardaki iletimine konveksiyon, gazlarda ve boşlukta elektromanyetik dalgalar
halinde iletimine radyasyon denir. Isı iletimi katı cisimlerden metallerde, ısıl titreşim
ve serbest elektronların dalga hareketi ile, serbest elektron içermeyen iyon ve
kovalent bağlı polimer ve seramik bünyeli cisimlerde, malzemelerde sadece
ortamların ısıl titreşimi ile gerçekleşir. Gaz ve sıvı haldeki akışkanlardaki ısı iletimi
ise, atomların ve moleküllerin kütle halindeki hareketi ile olur. Radyasyonla ısı
iletiminde, elektromanyetik dalgalar cismin yüzeyine çarpınca enerjilerinin bir
kısmını verirler ve cismin yüzeyini ısıtırlar. Elektromanyetik dalgalar boşlukta da
yayıldığından iletici ortama gerek yoktur, güneş enerjisi yeryüzüne bu şekilde
ulaşır.
Isı yalıtımı çevrenin korunmasına katkı sağlar
Rusya'nın Çernobil bölgesindeki nükleer santralde ortaya çıkan bir arızanın, nükleer
enerjinin insanlar ve çevre için nasıl bir tehdit oluşturduğunu apaçık göstermişti.
1988 yılındaki olayda, nükleer santralden sızan radyasyon, çok sayıda insanın
hemen, çok daha fazla sayıda insanın da ölümcül hastalığa yakalanarak bir süre sonra
hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Bölgenin ekolojik dengesi tamamen bozulmuş,
sağlıklı yaşam olanağı yok olmuştu. Çernobil'den yayılan radyasyon, yalnızca
santralı çevreleyen bölgeyi etkilemekle sınırlı kalmamış, hava akımlarıyla
Avrupa'nın yakın ülkelerine ve Türkiye'yi de etkisi altına almıştı. Bugün, özellikle
Karadeniz bölgesinde, kanser vakalarında büyük bir artış görülmektedir. Bilim
adamları, kanser vakalarındaki artışın nedeni olarak, Çernobil'deki kazayı işaret
etmektedir.
Rusya'nın Çernobil bölgesindeki nükleer santralde ortaya çıkan bir arızanın, nükleer
enerjinin insanlar ve çevre için nasıl bir tehdit oluşturduğunu apaçık göstermişti.
1988 yılındaki olayda, nükleer santralden sızan radyasyon, çok sayıda insanın
hemen, çok daha fazla sayıda insanın da ölümcül hastalığa yakalanarak bir süre sonra
hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Bölgenin ekolojik dengesi tamamen bozulmuş,
sağlıklı yaşam olanağı yok olmuştu. Çernobil'den yayılan radyasyon, yalnızca
santralı çevreleyen bölgeyi etkilemekle sınırlı kalmamış, hava akımlarıyla
Avrupa'nın yakın ülkelerine ve Türkiye'yi de etkisi altına almıştı. Bugün, özellikle
Karadeniz bölgesinde, kanser vakalarında büyük bir artış görülmektedir. Bilim
adamları, kanser vakalarındaki artışın nedeni olarak, Çernobil'deki kazayı işaret
etmektedir.
Ne yazık ki, insan ve çevre için tehdit oluşturmak bakımından nükleer enerji yalnız
değildir. Dünyanın enerji ihtiyacının yüzde 60'ından fazlasının elde edildiği fosil
yakıtlar, belki de nükleer enerjiden çok daha büyük bir tehlikeye davetiye
çıkarmaktadır: Küresel ısınma...
Çevreciler ve bilim adamlarının bu konuda sürekli uyarıda bulunmalarına karşın,
küresel ısınmanın henüz, Çernobil'deki gibi trajik sonuçlarını görünmüyor oluşu,
kamuoyunda küresel ısınmaya karşı beklenen tepkinin ortaya çıkmasını engelliyor.
Kömür, petrol gibi yakıtlar bir yandan gözle görülür biçimde hava kirliliğine yol
açarken, diğer yandan da küresel ısınmaya ve buna bağlı olarak iklim değişikliklerine
yol açmaktadır. Fosil yakıtlar yandığında, renksiz ve yanmayan bir gaz olan
karbondioksit açığa çıkar. Genellikle atmosferin alt tabakası troposferde bulunan
karbondioksit'in ekolojik denge açısından önemi büyüktür. Enerji tüketimindeki artış
sonucu, atmosferdeki karbondioksit miktarı yıldan yıla artmaktadır. Bunun
sonucunda, güneş ışınlarının yeryüzüne gidişi ve yansıma ile dönmesi sırasında, çok
fazla miktarda enerji soğurulmakta ve atmosferin sıcaklığı giderek yükselmektedir.
Küresel ısınma, sera gazları olarak adlandırılan gazların etkisiyle atmosfer
sıcaklığındaki bu yükselmenin sonucudur.
değildir. Dünyanın enerji ihtiyacının yüzde 60'ından fazlasının elde edildiği fosil
yakıtlar, belki de nükleer enerjiden çok daha büyük bir tehlikeye davetiye
çıkarmaktadır: Küresel ısınma...
Çevreciler ve bilim adamlarının bu konuda sürekli uyarıda bulunmalarına karşın,
küresel ısınmanın henüz, Çernobil'deki gibi trajik sonuçlarını görünmüyor oluşu,
kamuoyunda küresel ısınmaya karşı beklenen tepkinin ortaya çıkmasını engelliyor.
Kömür, petrol gibi yakıtlar bir yandan gözle görülür biçimde hava kirliliğine yol
açarken, diğer yandan da küresel ısınmaya ve buna bağlı olarak iklim değişikliklerine
yol açmaktadır. Fosil yakıtlar yandığında, renksiz ve yanmayan bir gaz olan
karbondioksit açığa çıkar. Genellikle atmosferin alt tabakası troposferde bulunan
karbondioksit'in ekolojik denge açısından önemi büyüktür. Enerji tüketimindeki artış
sonucu, atmosferdeki karbondioksit miktarı yıldan yıla artmaktadır. Bunun
sonucunda, güneş ışınlarının yeryüzüne gidişi ve yansıma ile dönmesi sırasında, çok
fazla miktarda enerji soğurulmakta ve atmosferin sıcaklığı giderek yükselmektedir.
Küresel ısınma, sera gazları olarak adlandırılan gazların etkisiyle atmosfer
sıcaklığındaki bu yükselmenin sonucudur.
Enerji tüketimindeki olağanüstü hızlardaki artış, küresel ısınma tehdidini de
büyütmektedir. 1980 yılında, atmosfere bırakılan karbondioksit miktarı 18 milyon
tonken, 2000 yılında bu miktar yüzde 305 oranında artış ile 55 milyon tona
yükselmiştir. Yapılan araştırmalar, küresel ısınmanın her 10 yılda 0,1 C derece
olduğunu göstermiştir.
büyütmektedir. 1980 yılında, atmosfere bırakılan karbondioksit miktarı 18 milyon
tonken, 2000 yılında bu miktar yüzde 305 oranında artış ile 55 milyon tona
yükselmiştir. Yapılan araştırmalar, küresel ısınmanın her 10 yılda 0,1 C derece
olduğunu göstermiştir.
Daha önce belirttiğimiz gibi, dünyada kullanılan enerjinin, yüzde 40'ı binalarda
tüketilmektedir. Küresel ısınmaya neden olan sera gazlarının yaklaşık yüzde 50'si de
binalara ilişkin faaliyetlerden kaynaklanmaktadır. Binalarda kullanılan enerjinin hava
kirliliğine katkısının oranı ise yüzde 21'dir.Bunun yanında yapılan araştırmalar, hava kirliliğinin yoğun yaşandığı bölgelerdegöğüs hastalıkları hasta sayısında belirgin oranda artış yaşandığını göstermektedir.Hava kirliliği nedeniyle nefes darlığı, astım, bronşit, üst solunum yolu enfeksiyonuve zatürree gibi göğüs hastalıklarına yakalanma oranını doğrudan artmaktadır. Havakirliliğinin sağlık açısından en önemli etkisi ise, uzun dönemde görülüyor. Uzmanlar,akciğer kanserinin hazırlayıcı etkenleri arasında ilk sırayı hava kirliliğine veriyor.
Bunun dışında hava kirliliği insanların psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine de
yol açıyor. Hava kirliliğinin en görünür psikolojik etkisi, iç sıkıntısı olarak yaşanıyor.
Hava kirliliğinin, bunun yanında diğer psikolojik rahatsızlıkları tetiklediği de
biliniyor.
tüketilmektedir. Küresel ısınmaya neden olan sera gazlarının yaklaşık yüzde 50'si de
binalara ilişkin faaliyetlerden kaynaklanmaktadır. Binalarda kullanılan enerjinin hava
kirliliğine katkısının oranı ise yüzde 21'dir.Bunun yanında yapılan araştırmalar, hava kirliliğinin yoğun yaşandığı bölgelerdegöğüs hastalıkları hasta sayısında belirgin oranda artış yaşandığını göstermektedir.Hava kirliliği nedeniyle nefes darlığı, astım, bronşit, üst solunum yolu enfeksiyonuve zatürree gibi göğüs hastalıklarına yakalanma oranını doğrudan artmaktadır. Havakirliliğinin sağlık açısından en önemli etkisi ise, uzun dönemde görülüyor. Uzmanlar,akciğer kanserinin hazırlayıcı etkenleri arasında ilk sırayı hava kirliliğine veriyor.
Bunun dışında hava kirliliği insanların psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine de
yol açıyor. Hava kirliliğinin en görünür psikolojik etkisi, iç sıkıntısı olarak yaşanıyor.
Hava kirliliğinin, bunun yanında diğer psikolojik rahatsızlıkları tetiklediği de
biliniyor.
Ayrıca, hava kirliliğinin kalp ve damar hastalıkları, mide ve bağırsak rahatsızlıkları
böbrek ve beyne olumsuz etkilerinin olduğu da uzmanlar tarafından sıkça
vurgulanıyor.
böbrek ve beyne olumsuz etkilerinin olduğu da uzmanlar tarafından sıkça
vurgulanıyor.
Hava kirliliğinin ve küresel ısınmanın trajik sonuçlarını yakınımızda hissetmiyor
olabiliriz. Ancak, uzmanların uyarılarının dikkate alınması ve bu konuda hareket
geçilmesi gerekmektedir. Bu noktada yapılması gerekenlerin başında, yine yalıtım
önlemleri gelmektedir.
olabiliriz. Ancak, uzmanların uyarılarının dikkate alınması ve bu konuda hareket
geçilmesi gerekmektedir. Bu noktada yapılması gerekenlerin başında, yine yalıtım
önlemleri gelmektedir.
Enerjinin etkin kullanımını sağlayacak ısı yalıtımı önlemleri, fosil yakıt tüketimini
azaltarak, küresel ısınmaya yol açan sera gazı emisyonlarının azaltılmasında önemli
bir rol oynayacaktır. Bunun yanı sıra ısı yalıtımı, yaz aylarında soğutma için
kullanılan ve ozon tabakasına zarar veren soğutucu gazlara duyulan ihtiyacı da
azaltacaktır.
azaltarak, küresel ısınmaya yol açan sera gazı emisyonlarının azaltılmasında önemli
bir rol oynayacaktır. Bunun yanı sıra ısı yalıtımı, yaz aylarında soğutma için
kullanılan ve ozon tabakasına zarar veren soğutucu gazlara duyulan ihtiyacı da
azaltacaktır.
Isı yalıtımı ısıl konfor sağlar
Kapalı ortamlardaki ısıl koşullar, o ortamda yaşayan insanların rahatlığını, konforunu
ve sağlığını doğrudan ilgilendirir. İnsanların çalışma verimlerini bulundukları
ortamın sıcaklığı büyük ölçüde belirlemektedir. Çalışma ortamının ısıl koşulları,
insanların bedensel ve zihinsel üretim hızını doğrudan etkilemektedir. Çok soğuk ya
da çok sıcak ortamlar çalışma verimini düşürdüğü belirlenmiştir. Yine çok soğuk
ortamların yol açtığı sağlık sorunları da iş gücü kaybına ve buna bağlı sağlık
harcamalarına neden olmaktadır. Ortam sıcaklığının iş yerlerinde iş kazalarına da yol
açtığı belirlenmiştir.Bunları engellemek için yapılarda ısıl konforu sağlamak gerekir. Isıl konforusağlamak için ortam sıcaklığı ile duvar iç yüzey sıcaklığı arasındaki sıcaklık farkının
düşürülmesi gerekmektedir. Bu fark ne kadar yüksek olursa konfor da o kadar düşük
olacaktır. Konforlu bir mekan için bu farkın 3 °C ‘den daha az olması gerekir. İç
yüzey sıcaklıklarının düşük olması durumunda, ısının ortam içinde soğuk yüzeylere
doğru hareketi, istenmeyen hava akımları oluşturur. Bu hava akımları da konforu
azaltmakta ve hastalıklara neden olmaktadır.
Kapalı ortamlardaki ısıl koşullar, o ortamda yaşayan insanların rahatlığını, konforunu
ve sağlığını doğrudan ilgilendirir. İnsanların çalışma verimlerini bulundukları
ortamın sıcaklığı büyük ölçüde belirlemektedir. Çalışma ortamının ısıl koşulları,
insanların bedensel ve zihinsel üretim hızını doğrudan etkilemektedir. Çok soğuk ya
da çok sıcak ortamlar çalışma verimini düşürdüğü belirlenmiştir. Yine çok soğuk
ortamların yol açtığı sağlık sorunları da iş gücü kaybına ve buna bağlı sağlık
harcamalarına neden olmaktadır. Ortam sıcaklığının iş yerlerinde iş kazalarına da yol
açtığı belirlenmiştir.Bunları engellemek için yapılarda ısıl konforu sağlamak gerekir. Isıl konforusağlamak için ortam sıcaklığı ile duvar iç yüzey sıcaklığı arasındaki sıcaklık farkının
düşürülmesi gerekmektedir. Bu fark ne kadar yüksek olursa konfor da o kadar düşük
olacaktır. Konforlu bir mekan için bu farkın 3 °C ‘den daha az olması gerekir. İç
yüzey sıcaklıklarının düşük olması durumunda, ısının ortam içinde soğuk yüzeylere
doğru hareketi, istenmeyen hava akımları oluşturur. Bu hava akımları da konforu
azaltmakta ve hastalıklara neden olmaktadır.
Tüm bunları engellemek için, ısı yalıtımı gerekmektedir. Isı yalıtımı ile, mekanın her
noktasında homojen bir sıcaklık sağlanır ve hava akımları engellenir. Bu da hem
konforlu hem de sağlıklı bir ortam sağlar.
3.2. Isı Yalıtımı ve Sağlık
Isı yalıtımsız mekanlarda, oluşan nemin hastalıklarla ilişkisi bilinmektedir. Nemli
ortamlar, mikroorganizmaların üremesi için uygun ortam yaratır ve bu da ortamdaki
havanın solunum yolları için zararlı hale gelmesine yol açar. Yapılan araştırmalar,
nemli ortamlar ve bu ortamlardaki küf oluşumu, özellikle küçük çocukların astım
hastalığına yakalanma riskini büyük ölçüde artırmaktadır. Standartlara uygun olarak
yapılmış ısı yalıtımı, tüm bu sorunların oluşmasını önler.
noktasında homojen bir sıcaklık sağlanır ve hava akımları engellenir. Bu da hem
konforlu hem de sağlıklı bir ortam sağlar.
3.2. Isı Yalıtımı ve Sağlık
Isı yalıtımsız mekanlarda, oluşan nemin hastalıklarla ilişkisi bilinmektedir. Nemli
ortamlar, mikroorganizmaların üremesi için uygun ortam yaratır ve bu da ortamdaki
havanın solunum yolları için zararlı hale gelmesine yol açar. Yapılan araştırmalar,
nemli ortamlar ve bu ortamlardaki küf oluşumu, özellikle küçük çocukların astım
hastalığına yakalanma riskini büyük ölçüde artırmaktadır. Standartlara uygun olarak
yapılmış ısı yalıtımı, tüm bu sorunların oluşmasını önler.
Isı Yalıtımının Diğer Faydaları
Yukarıda ele aldığımız doğrudan yararlarının dışında ısı yalıtımının, dolaylı bir çok
faydası vardır. Isı yalıtım yapılan yeni binalarda kalorifer tesisatı için kullanılacak
malzemeler de azalacaktır. Isınma için daha az enerji gerekeceğinden, kazan
büyüklüğü, radyatör sayısı ve diğer malzemeler daha az kullanılacaktır. Radyatör
sayısının ve dilimlerinin azalması, odaların kullanım alanını da artıracaktır. Isı
yalıtımının genişlemesi bu alanda yatırımları artıracak ve bu da işsizliği azaltıcı bir
gelişme olacaktır.
Yukarıda ele aldığımız doğrudan yararlarının dışında ısı yalıtımının, dolaylı bir çok
faydası vardır. Isı yalıtım yapılan yeni binalarda kalorifer tesisatı için kullanılacak
malzemeler de azalacaktır. Isınma için daha az enerji gerekeceğinden, kazan
büyüklüğü, radyatör sayısı ve diğer malzemeler daha az kullanılacaktır. Radyatör
sayısının ve dilimlerinin azalması, odaların kullanım alanını da artıracaktır. Isı
yalıtımının genişlemesi bu alanda yatırımları artıracak ve bu da işsizliği azaltıcı bir
gelişme olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder